EVLİLİKTE BAĞLANMA

İngiliz psikoanalist John Bowlby (1969) tarafından geliştirilmiş olan Bağlanma Kuramı, insanların, kendileri için önemli olan başkalarıyla güçlü duygusal bağlar kurma eğiliminin nedenlerini açıklayan ve çocuk ile ebeveynleri arasındaki bağın, çocuğun güvenlik hissi ve psikolojik gelişimi üzerindeki önemini tanımlayan bir yaklaşımdır (Bowlby, 1969). Ona göre bağlanma, beşikten mezara kadar uzanan, yaşam boyu süren bir süreçtir ve erken yaşlarda oluşan zihinsel modeller çok fazla değişime uğramadan yetişkinlikte de yakın kişiler arası ilişkiler için bir rehber, model olarak işlev görürler.

 Son dönemde gelişimsel araştırmalarda bağlanma kuramı giderek önem kazanmıştır. Bağlanmanın zaman içinde sabitliği ile ilgili araştırmalar başlamış ve bağlanma sınıflandırması ile biopsikososyal işlevler arasında (sosyal, bilişsel, fiziksel ve ruhsal sağlık) arasındaki ilişkiye dair önemli ölçüde kanıt bildirilmiştir. Araştırmalar, erken dönem ebeveyn-çocuk ilişkilerinin farklı alanlardaki ve dönemlerdeki gelişimi etkilediğini ortaya koymaktadır.

Çoğu yetişkin için eş ya da uzun süreli bir eş, temel bağlanma figürü gibi işlev görür. Bununla birlikte bireyin eşiyle kurduğu ilişki, bağlanma stiline göre çeşitlilik gösterir. Genel olarak çalışmalara bakıldığında romantik bağlanma stillerini ölçen ölçeklerin evlilik doyumuyla bağlantılı olduğu görülmektedir .Güvenli bağlanma ve evlilik doyumu arasında olumlu korelasyonlar ve güvensiz bağlanma stilleri ve evlilik doyumu arasında hem evli kadın hem evli erkekler için aksi yönde ilişkiler bulunmuştur. Güvenlilik hissi ya da yakın olmaktan duyulan rahatlık, daha yüksek evlilik doyumuyla bağlantılı olma eğilimindedir . Kaygılı-kararsız bağlanma stilinin bir özelliği olan bireyin terk edilme kaygıları, karı ve kocaların ikisi için de düşük doyumla ilişkilidir. Lussier, Sbourin ve Turgeon tarafından 1997’de yapılan bir araştırmada, kaygılı/ kararsız bağlanma stiline sahip bireylerle evli olan insanların evlilik doyumlarının düştüğü gözlenmiştir. Carnelley, Pietromonaco ve Jaffe tarafından bir başka çalışmada da, hem kaçınan hem de kaygılı/kararsız bağlanma stiline sahip bireylerin evlilik sürecinden yeterince doyum sağlamadıkları ve eşleriyle aralarındaki uyumun da düşük olduğu görülmüştür .

Araştırmalara göre, farklı bağlanma stillerine sahip kişiler, ilişkinin doyumu, evlilik içinde ilişki örüntüleri ve istikrarında farklılık göstermektedir. Mikulincer ve ark (2002) aktardığına göre Feeney, Noller, ve Callan, baskalarıyla yakın ilişki kurmada rahat olan eşlere sahip kadınların, evlilik içindeki iletişimde daha fazla doyum bildirdiğini bulmuşlardır. Ayrıca, eşleri terk edilmeyle ilgili kaygı yasayan erkekler daha az etkileşimde bulunmaktadırlar. Yine aynı çalışmada kadınların terk edilme kaygıları ile, çatışma bildirimleri arasında olumlu yönde ilişki bulunmuştur. Bu bulgular, güvensiz bağlanma stillerinin evlilik içinde daha yüksek seviyede çatışmayla bağlantılı olduğunu göstermektedir.

Solmus’un (2003) aktardığına göre Young ve Acitelli, kaygılı /kararsız bağlanma stiline sahip kadınlarla birlikte olan erkeklerin diğer bağlanma stillerine sahip kadınlarla birlikte olan erkeklerle karşılaştırıldıklarında, ilişkilerinden yeterince doyum sağlamadıklarını ve yoğun çatışmalar yasadıklarını saptamışlardır. Bununla birlikte araştırmacılar, kaygılı /kararsız bağlanma stiline sahip erkeklerin eşlerini, hem güvenli ve kaçınan bağlanma stillerine sahip erkeklerden hem de evli olmayan kaygılı /kararsız bağlanma stiline sahip erkeklerden daha az oranda olumlu olarak değerlendirmelerini, bu erkeklerin, evlilik öncesinde eşlerini yoğun bir biçimde idealize etmiş olmaları, ancak, daha sonrasında da hayal kırıklığına uğramış olmalarıyla açıklamışlar.

Gallo ve Smith (2001), bireyin ve eşinin bağlanma stillerinin, yine aynı bireyin evlilik ilişkisini değerlendiriş biçimi üzerindeki etkisini incelemişler; kaygılı/kararsız bağlanma stiline sahip kadınların, eşlerinden yeterince destek alamadıklarını ve esleriyle çatışma yaşadıklarını görmüşlerdir. Çatışmanın miktarına ek olarak, çatışmanın niteliği de farklı romantik bağlanma stillerini belirtenler arasında farklılaşmaktadır. Güvenli bağlanma stiline sahip kadınlar, daha az reddedicidirler; eslerini psikolojik olarak erişilebilir gören kocalar daha az reddetme sergilerler ve problem çözme etkileşiminde daha fazla destek sergilerler (Kobak ve Hazan, 1991). Bu farklılıklar, güvenli bireylerin, güvensiz bireylere göre problem çözme tartışmalarında daha olumlu duygular ve daha az kaygı deneyimlemeleri durumuna dayalı olabilir (Fuller ve Fincham, 1995). Bu yatkınlıklar sonraki etkileşimler için bir ortam oluşturabilir ve çözüm stratejilerini etkileyebilir. Nitekim belirli çatışma çözüm stratejileri bağlanma boyutlarıyla ilişkilidir. Güvenli çiftler güvenli-güvensiz ya da güvensiz-güvensiz çiftlere göre daha az kendini geri çekme ve sözel saldırganlık bildirmişlerdir (Senchak ve Leonard, 1992). Çatışmanın çözümü güvensizler için daha güç olabilir çünkü kaçınan bireylerin çatışmayı atlatması ya da reddetmesi beklenebilir ve kaygılı kararsızların çatışmayı tutması ve kin beslemeleri beklenebilir. Karı ve kocalar için yakın olmakla ilgili rahatlık ve karşılıklılık olumlu yönde olarak bağlantılı, tehdit ve zararlı süreç ile sonraki-çatışma stresi ile olumsuz yönde ilişkilidir. Oysa terk edilme kaygısı daha fazla olumsuz stratejilerin kullanılmasıyla ilişkilidir (Feeney, 1994).

Klohnen ve Bera’nın yürüttüğü bir başka çalışmada, evlilik sürecinde güvenli bağlanma stiline sahip kadınların, evlilik sürecinde kaçınan bağlanma stiline sahip kadınlardan daha fazla oranda doyum ve ilişkiye bağlılık gösterdikleri; ayrıca; onlardan daha az oranda da çatışma yasadıkları görülmüştür (aktaran Solmus, 2003). Özetle, güvenli yetişkinler güvensiz yetişkinlere göre ilişkilerinde daha doyumlu olma eğilimindedirler ve ilişkileri daha istikrarlı, güvenli ve bağımsızdır.

Bağlanma konularında ele alınan bir başka konu ilişkinin istikrarıdır. Araştırmacılar güvenli bağlanma stiline sahip olan bireylerin daha az boşandıklarını ya da daha az ayrıldıklarını bulmuşlardır (Hazan ve Shaver, 1987; Kirkpatrick ve Hazan, 1994). Senchak ve Leonard (1992) ise kaygılı/kararsız kocaların, güvenli ve kaçınan erkeklerden daha çabuk evlendiğini bulmuşlardır. Araştırmacılara göre bunun nedeni, bireylerin evliliği bırakılma korkularını azaltmanın bir yolu olarak görmeleri ve sevildikleri konusunda güvenlerini tazeleme istekleri olabilir.

Ülkemizde bağlanma stilleri ve evlilik üzerine yapılan çalışmalar çok sınırlı sayıdadır. Erdoğan (2006), evlilik uyumu ile psikiyatrik rahatsızlıklar, bağlanma stilleri ve mizaç ve karakter özellikleri arasındaki ilişkileri incelediği çalışmasında evlilik sorunları yasayan 25 çift ve kontrol grubunu oluşturan, herhangi bir evlilik sorunu belirtmeyen 25 çift ile çalışmıştır. Yapılan değerlendirmelerde evlilikte sorunlar yasayan çiftlerde kadınların bağlanma stillerinde kaçınma ve kaygı boyutlarının öne çıktığı, erkeklerde ise kaçınma boyutundan yüksek puanlar alındığı görülmüştür. Ayrıca, sorun yasayan çiftlerde

karşılıklı olarak kadın ve erkeğin birbirlerini sağlıklı kontrollere göre daha az güvenilir buldukları, kadınların erkekleri ilişki içinde kopuk ve kontrolcü olarak, erkeklerin ise kadınları bağımlı olarak niteledikleri saptanmıştır.

Tutarel-Kışlak ve Çavuşoğlu (2006), “Evlilik Uyumu, Bağlanma Biçimleri,

Yüklemeler ve Benlik Saygısı Arasındaki İlişkiler” adlı çalışmalarında, kültürümüzde güvenli, saplantılı, kayıtsız ve korkulu bağlanma biçimlerine sahip olan evli kadın ve erkeklerin, evlilik uyum puanları, benlik saygısı puanları ile nedensel ve sorumluluk yükleme puanları arasındaki olası farkları incelemişlerdir. Araştırmaya gönüllü katılan 100 evli çiftin evlilik uyumları, ilişki atıfları, bağlanma stilleri ve benlik saygıları incelenmiştir. Bulgular, katılımcıların bağlanma biçimlerine göre evlilikte uyum puanları arasında bazı farklar olduğunu göstermiştir. Evlilikte uyum puanı en yüksek olan kişilerin güvenli bağlanma biçimine sahip olanlar olduğu görülmüştür. Güvenli, saplantılı, kayıtsız ve korkulu bağlanma biçimine sahip olanlar içinden güvenli ve saplantılı bağlanma biçimi olanların evlilik uyum puanlarının daha fazla olduğu bulunmuştur.  İlişkisine, esine güvenli bağlananların yanı sıra saplantılı biçimde bağlanan kişilerin, evlilik uyum düzeylerinin birbirine yakın olması yurt dışında elde edilen bulgulara uymamaktadır.

Araştırmacılara göre, bu iki şekilde açıklanabilir. İlk olarak, saplantılı bağlananların yakınlık kurma, başkalarına ulaşma istekleri yoğundur, ilişkinin sonlanmasından korkabilirler. Söz konusu eğilimleri nedeniyle saplantılı bağlanma biçimine sahip olanlar evlilik ilişkilerini olumlu biçimde algılamakta ve giderek ilişkiye bağlanarak doyum ve uyumlarını artırmakta olabilirler. İkinci olarak, kültürümüzde genel olarak yakın ilişki içinde eşi kıskanma, eşi sahiplenme gibi davranışlara olumlu anlamlar yüklenmektedir ve sonuç olarak bu evliliklerde uyum puanları artmakta olabilir. Kısaca bu beklenmedik sonuç, kültürümüzde eşine, ilişkisine saplantılı bağı olan bir kişinin, muhtemelen eşine karşı kıskançlık, hırçınlık içeren davranışlar sergilemesinin eşi tarafından olumlu algılandığı ve sonuçta evlilikte uyum puanına da katkıda bulunmakta olduğu yönünde değerlendirilebilir. Araştırmada dört bağlanma biçimine göre benlik saygısı puanları arasında fark bulunamamıştır. Literatürle uyumlu olmayan bu bulgu, araştırmacılara göre araştırmada her bir bağlanma biçimindeki katılımcıların eşit sayıda olmamasından kaynaklanabilir. Ayrıca, bağlanma biçimlerine göre eşlerin yükleme puanları arasında fark bulunmamıştırKısaca bağlanma ve yüklemeler arasında etkileşim görülmemiştir.

Yıldız (2005) ise depresyon ve anksiyete tanısı almış çocuklar ile kontrol grubunun anne babalarının bağlanma stillerine göre evlilik uyumlarını incelediği çalışmasında depresyon ve anksiyete tanısı alan ve hiçbir psikiyatrik tanı almamış çocukların anne babalarının bağlanma stillerine göre evlilik uyumlarını karşılaştırmak için yaşları 27 ile 58 arasında değişen toplam 90 çiftle çalışmıştır. Tüm katılımcıların ilişki yüklemeleri, yakın ilişkilerde yaşantıları, evlilik uyumları, problem çözme becerileri, depresyonları ve kaygı durumları değerlendirilmiştir. Çalışmanın bulgularına göre, kontrol grubundaki anne babalar, çalışma grubundaki anne babalara (depresyon ve anksiyete tanısı almış olan çocukların anne babaları) göre eşlerini duygusal olarak daha fazla yakın hissetmekte ve evliliklerini daha fazla doyum sağlayıcı olarak değerlendirmektedirler. Ayrıca, kontrol grubundaki anne babalar, çalışma grubuna göre eşlerinin ideallerindeki ese daha uygun olduğunu ve eşlerinin kendilerini fiziksel olarak daha fazla çekici bulduğunu belirtmişlerdir. Kontrol grubundaki annelerde çalışma grubundaki annelere göre güvenli bağlanma stili daha fazla iken, çalışma grubundaki annelerde korkulu bağlanma stili daha fazladır. Depresyon, durumluk ve süreklilik anksiyetesi, çalışma grubunda kontrol grubuna göre daha fazladır. Güvenli bağlanma stiline sahip anne babaların evlilik uyumu saplantılı, korkulu veya kayıtsız bağlanma stiline sahip anne babalara göre

 

daha yüksektir. Korkulu veya saplantılı bağlanma stillerine sahip anne babalar, güvenli veya kayıtsız bağlanma stillerine sahip anne babalara göre ilişkideki olumsuzlukları eşlerine daha fazla yüklemektedirler. Korkulu bağlanma stiline sahip anne babaların problem çözme becerileri saplantılı, veya kayıtsız bağlanma stiline sahip anne babalara göre daha az etkilidir. Güvenli bağlanma stiline sahip anne babaların depresyon puanı saplantılı, korkulu veya kayıtsız bağlanma stiline sahip anne babalara göre daha düşüktür. Güvenli bağlanma stiline sahip anne babaların durumluk ve süreklik anksiyetesi saplantılı, korkulu veya kayıtsız bağlanma stiline sahip anne babalara göre daha düşüktür.

Uzm. Psikolog Reyhan Nuray Duman