Erken çocukluk döneminde ebeveyn-çocuk ilişkilerinin kişinin gelişimini, diğer insanlarla ilişkilerini ve psikolojik uyumunu etkilediği konusunda genel bir kabul vardır. Bu kabule götüren ilk ve en önemli kanıtlar, Bowlby’nin çocuğa temel bakım veren kişi ile çocuk arasında kurulan sosyal bağın normal gelişim için oldukça önemli olduğunu gösteren araştırma sonuçlarıdır. Tanım olarak bağlanma biçimi, yasamın erken döneminde belirlendiği ve süreklilik gösterdiği düşünülen, bireyin diğer insanlarla ilişki kurma örüntüsüdür.

 Bağlanma kuramcılarına göre, bağlanma biçimi, süt çocukluğu döneminde güvenli ya da güvensiz olarak bir kez belirlendikten sonra yasam boyunca süreklilik gösterir. Zeanah ve arkadaşları (1997), bağlanma ilişkisinin niteliğinin anne ile bebek arasındaki ilişki tarzı ile şekillendiğini belirtmişlerdir. Anne-bebek ilişkisindeki ilk süreç, açlık ve susuzluk gibi fizyolojik ihtiyaçların karşılanmasıdır. Bunun ardından, annenin bebeği ile geçirdiği zaman dilimi ve bu zaman dilimini nasıl kullandığı önem kazanmaktadır. Bebeğin, sosyal ve duygusal açıdan gelişebilmesinde, mevcut bağın kuvvetlenmesinde annenin duyarlılığı önemlidir.  Anne ve çocuk ilişkisinde gerek anne, gerekse de bebek birbirlerinin duygularına cevap verdikleri oranda aralarındaki duygusal iletişimin kalitesi artmaktadır. Annenin ya da bağlanılacak kişinin bebekle ilişki içinde olması sonucu sağlıklı bağlanma gelişir. Bağlanmanın gelişmesi izolasyonu engeller. Ancak zekâ düzeyi düşük ya da duygusal olarak olgunlaşmamış annelerin bebeği ile bağlanma problemi yasadıkları saptanmıştır. Bağlanma sürecinin sağlıklı bir şekilde geliştiği durumlarda; bireylerin ilerleyen yaşamında aile yaşamlarındaki ve iş yaşamlarındaki doyum düzeylerinin de arttığı bildirilmektedir.

Anne-Bebek Arasında Bağlanmanın Gelişimi

Preverbal dönem öncesinde erişkin-bebek arasındaki iletişiminin ana kaynağını duygular oluşturur. Bebek, doğumu ile duygusal alanın üyesi olur. Bu üyelik doğum öncesi başlamıştır, doğumla birlikte doruğa ulaşır. Bebek bu duygusal alan içinde büyür ve anneye bağlanır. Doğum sonrası anne ve çocuk arasında güvene dayanan bir ilişki yapılanır. Anne-bebek arasındaki güvenli ilişki baba ve kardeşlerin katılımı ile güçlenir. Bu sosyal desteğin niceliği ve niteliğiyle anne-bebek bağlanması arasında kuvvetli ilişkinin olduğu bildirilmektedir. Bebekle ilişkinin gelişiminde ve ebeveynler tarafından bebeğin kabullenilebilmesinde bu derin memnuniyet duygularının önemli bir yeri vardır. Bebeğe, özel bir sevgi hissetmek ve anne/baba rolünün iyi bir şekilde yerine getirilmesi, bağlanmaya doğru duygusal bir atmosfer yaratır. Bebeğe yönelen annelik/babalık davranışları, bebeğin kendisine değer verme duygusunun gelişmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Anne, bağlanma süreci içerisinde bebeğin kendini tanımasında “ayna” görevi üstlenen, beslenme ve yıkama gibi birebir ilişkide duyarlı, işbirliğine yönelik görevler üstlenen bir kişi olarak tanımlanır. Dokunma, anne-bebek ilişkisini artırır. Bebekle göz-göze ve ten-tene temas yakınlaşmanın önemli bir parçasıdır. Bebek annenin ona dokunmasıyla birlikte gülümsemekte, uzun süreli göz ilişkisi kurmakta ve diğer insanlara göre ona daha fazla ses çıkartmaktadır. Onun yanında kendisini daha rahat hissetmektedir. Anne babanın; anne baba rolünü kabullenmesi, bebeğin gereksinimlerini tanıması ve uygun bir şekilde cevaplaması ile bağlanma gelişir. Erken doğan bebeklerde, bebeklerin doğum haftalarına bağlı olarak uzun süre tıbbi gözlem altında tutulmaları ve bebeklerin ailelerinden ayrı kalmaları nedeni ile anne ve bebek arasındaki ilişki süreci geç başlamaktadır. Anne ve bebek arasındaki bedensel temas gecikmeye uğradığından bebekte bağlanma bozukluğu görülme riski artmaktadır. Doğumdan bir müddet sonra anne babalar bebeklerinin gereksinimlerinin kendilerinden farklı olduğunun farkına vararak, bebeğin bireyselleşmesine izin verirler. Gerçek anlamda bağlanmanın oluşabilmesi için, bebeğin anneyi diğerlerinden ayırt edebilmesi, nesne sürekliliğinin olması gerektiği ve sembolik oyun yetisinin (oyunda nesneleri ve kişileri simgesel olarak temsil edebilme) önemli olduğu düşünülmektedir.

Yaşamın ilk iki yılını kapsayan bağlanma süreci dönemlere ayrıldığında; doğumdan 8-12 haftaya kadar uzanan ilk dönem bağlanma öncesi dönem olarak ifade edilir. Bu süreç içinde bebek anneye yönelmiştir, annenin uyaranlarıyla hareketlenir. Çevresindeki kişilere yönelme davranışı gösterir ancak kişileri ayırt edebilme yetisi yoktur ya da çok kısıtlıdır. Bağlanmanın ilk işaretlerinin ortaya çıktığı ikinci dönem 8-12 haftadan 6. aya kadar uzar. Bu dönemde bebek anneyi yabancılardan ayırt etmeye ve dikkatini daha çok anneye yönlendirmeye baslar ve bu haftalarda özellikle çıplak olarak bebeğin kucağa alınması ile annenin bebekle ten teması oluşturması, bağlanma duygusunu artırır, böylece dokunma duygusu ile bebeğin dış dünyayı algılaması da kolaylaşmaktadır. Bağlanmanın tam olarak gözlendiği 3. Dönem 6-24 aylar arasıdır. Altıncı aydan itibaren “Ayrılma-Bireyleşme” dönemi baslar. Bu dönemde iki ana gelişimsel süreç yaşanır. Birincisi intrapsişik otonominin, algılamanın, belleğin ve gerçeği değerlendirmenin evrimi olan bireyselleşme ve farklılaşma, ikincisi uzaklaşma ve mesafe koyma, sınır oluşumu, anneyle bağların çözülmesini içeren ayrılmadır. Bu dönemin başlangıcında bebeğin anneyle bedeninin daha fazla farkındalığını içeren bir ilişki kurmaya başlaması dikkat çeker. Bebek bedenini annenin kucağına göre biçimlendirir. Bedeni ile annenin bedeni arasındaki mesafeyi ayarlama becerisi geliştirir. Bebek sosyal gülümseme de edinir. Çocuğun sağlıklı olması için onun anneden ayrılması, kopması gerekmektedir. Bu dönemde bağlanma davranışı yakınlık arayışı ile kendini gösterir ve küçük çocuklarda bağlanılan kişilerden ayrılma ile belirginleşir. Çocuğun bireyselleşip anneden ayrılabilmesi de, ancak ona güvenli bağlanabilmiş olabilmesi ile olanaklıdır. Bu sürede bebek anneden ayrıldığında ağlar, huzursuzluk işaretleri gösterir, annenin dönmesi ile birlikte veya annenin dönüsünden emin olduğunda ağlama sonlanır. Bu dönemin ardından çocuk yaşamında gerek birincil bakıcısıyla gerekse de diğer insanlarla geliştireceği karmaşık yapıdaki ilişkilere girer . Sekizinci ayla birlikte bebekler çevrelerindeki ilişki örüntülerini anlamlandırmaya başlarlar. Bu dönemde, bebek gerçek ve belirgin bir objeye yönelmektedir. Bu ay öncesinde anne, bebek için çok önemli değilken, sekizinci aydan itibaren bağlanma ilişkisiyle bebek çok geniş yelpazede olan sosyal ilişkilerini sınırlandırmaktadır. Artık bebek, ilgisini, tüm ihtiyaçlarını karşılayan kişiye yöneltmektedir. Bu dönemden itibaren bebekler yabancı kişilerle karşılaştıklarında korku, kaygı ya da kaçma davranışlarında bulunmaktadırlar. 25’nci aydan sonra anneden bağımsız olan bebeğin annesiyle geliştirdiği karmaşık ilişki vardır.

Bağlanma için gerekli olan anne-bebek arasındaki sürecin özellikleri şunlardır:

  1. Erken ikili ilişki (memelilerde ve kuşlarda olduğu gibi):Bebek annesi ile çok erken dönemde ilişki içine girer. Bu durum yaklaşık yedi ay civarında ortaya çıkan birincil bağlanma ilişkisidir ve süreklilik özelliği taşır.
  2. İlk sosyal nesne olan annenin duyarlı ve etkileşimsel özellikleri:Anne, bebeğin çevresini davranışlarının gelişebileceği temel alan durumuna getirir. Bu temel alan bebeğin ruhsal gelişmesini yapacağı, isteklerinin karşılandığı, ona uygun koşulların bulunduğu alandır. Anne, bebek için bu temel alanı hazırlar ve bebek bu temel alanda ruhsal gelişmesini yapar, onun isteklerini karsılar, ona uygun koşullar bulur.
  3. Erken dönemde ben ve diğeri ayrışması:Bağlanmanın getirdiği birliktelik içinde bebeğin bağımsız davranmayı denemesi için uygun koşulların bulunması ve bu denemelere olanak sağlanması anlamını taşır.
  4. Erken güvenli tutumun oluşması:12’nci ay sırasında hareketlenme (emekleme yürüme) ile başlar. Ancak bu özellik hareketlilik öncesinde bilişsel düzeyde ortaya çıkar. Evin alansal olarak tanınması, annenin özgül davranışlarını bekleme, annenin bebeğin uyarılarına yanıt vermesi ve annenin oyunlarında bebek tarafından kullanılmasını ifade eder.
  5. Ayrılık protestosu:12-30’ncu aylar arasında gözlenir. Daha erken dönemlerde de saptanabilir. Anneden ayrılma ile birlikte ikili ilişkinin bozulmasını taşıyamama, ikili ilişkiyi oluşturmak için anneyi ilişkiye davet etmeyi ifade eder. Diğer bir deyimle ilişkinin bozulduğunun farkına varılması ile çevreyi, anlık kopmuş, bozulmuş ilişkiyi onarmak için uyarma girişimidir. Ayrılık bebek için dayanılmazdır. Ayrılmanın yerine bir başkasının konulması için ‘yakınlık arayışı’ içine girer. Ayrılık durumlarında ‘ayrılık protestosu’ ortaya çıkar, bağlanılan bireye yönelinir. Bağlanılan nesnenin kaybolmasına dayanılamaz ve bu durum protestoya yol açar.
  6. Güvenli-temel tutumun pekişmesi:Birinci yasta tutum belirginleşmiştir. İkinci yaşta ayrılık protestosu zayıflar, üçüncü yaşta diğer kişiye, amaca yönelik yönelme vardır. Bağlanma, güveni doğurur. Böylece bebek araştırıcı davranışta bulunur. Bağlanma olmadan araştırıcı davranış oluşmaz.
  7. Diğer kişilerle ilişkinin olgunlaşması:Güvenli tutumun anneden ayrı başka kişilere aktarılması ve aktarılan kişiden güvenli yanıtın alınmasıdır. İlk bağlanılan ile kurulmuş olan etkileşimin belirlediği içsel bir çalışma modelidir. Kurulan içsel çalışma modeli dış dünya ile kurulacak olan ilişki modelini oluşturur.
  8. Güvenli-temel tutumun anneden ayrı başka kişilere aktarılması:Bağımsızlaşmaya eş zamanlı olarak iletişim ve denetim görevleri ile birlikte olgunlaşmadan söz edilebilir. Bağlanma bebeklik ya da çocukluk ile sınırlı değildir. Yasam boyu sürer. Bağımlılıktan ayrılığa, tam bağımlılıktan “Olgun bağımlılığa” ulaşılır.

Uzm. Psikolog Reyhan Nuray Duman